21 Ekim 2011 Cuma

aptal diziler ve diğerleri

oysa herşey ziyadesiyle kolaydı dizilerde .. ha filmlere lafım yok .. en azından iyi kurgulanmış olanlarına , yoksa uzun kulaklı alienlerin sağdan sola zırt zırt ışınlandığı, uzay gemisinde sürekli bişeylerin bozulduğu , öhömmm ondan başka hiçkimse bunu çözemez tadındaki saçma polisiyeler hala makul gelmiyor ..

lakin ben dizileri çok kıskanıyorum. haset duygularım evet, en son bunlara el attı . kuşu, kelebeği, şarkıların bazı notalarını , sezonluk ama asırlık yaz çiçeklerini , sahaflardaki eski kitapları ve hatta şezlongları da kıskandıktan sonra sıra buna geldi . mesela kardeleni kıskanmadım aslında hiç .. yazıktı zira ona .. çok misyonu vardı hayatta.. sırf o mevsime programlandığı için doğuşu, karları delmeliydi o hep. insanlara azmin , başkaldırışın ve gücün simgesi olmalıydı. hiç sormadılar ona zannediyorum ki hangi mevsimde doğmayı tercih ettiğini .. ilkbahar iyi bir mevsimdi bence doğuşu için .. yazın habercisi .. ne çok sıcak yapraklarını yakmaya ne de köklerini üşütecek kadar soğuk ..

öyle miydi diziler .. hep bi ahenkle ilerliyor .. gerileceğini 10 dakika önceden sinyallerle alıyor dizi karakteri .. hürrem bi sezonda 87477893 tane çocuk doğurup gelinlik çağına getirebiliyor , bugün çok meşgulüm diyen adam akşama kadar toplantı odasında yalandan gerilim yaşıyor .. çoğu dizi karakterine Allah katından çuval çuval para iniyor ki işe güce bakmıyor.. akşama kadar cam çiçeği gibi gelen geçeni izleyip köşe başında amcasının kaynının torunuyla falan fingirdiyor. 8 bilinmeyenli denklem çözercesine, hayatın anlamını bulurcasına  ya da asgari maaşla ay sonunu getiren aile babası misali dertleniyor , dalıp gidiyor her boş (!) anında ..  tüm ergenler intihara niyetleniyor , sıkışan ayılıp bayılıyor , olmadı deliriyor.

amma ve lakin .. öyle mi ki gerçek hayat ? ayın sonu gibi başı  da gelmiyor. sıkıştığında bayılmayı bırak sesi bile çıkmıyor insanın .. ne şişe dibinde arayabiliyorsun kaybolan seni (zira ertesi gün işe gidiyorsun çakı gibi) ne de delirebiliyorsun seni gün be gün kamburlaştıran hüznüne müteakip..

oysa delirsem .. martı olup uçsam, alsam sırtıma bi çanta keşfi aleme çıksam, kaybolsam da bulunamasam .. herşey kırmızı olsa misal , yada çiçek .. hiç kış gelmese de ben üşümesem hiç .. misal üzülmesek artık hiç .. telefon çalsa , ya da kapı .. bi kapı açılsa önümde .. yepyeni .. istediğim gibi .. misal evim olsa bembeyaz.. misal kabus olsa bunlar .. apaydınlık sabaha uyansam , çok güzel bi kahvaltıya gitsem yeniköye .. sevdiğimle ..


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder