25 Ocak 2011 Salı

araf

ne öyle .. ne böyle durumu ..
hatta daha edebi bir ifadeyle .. mülemmalı dilemma .. ebedi aidiyetsizlik.. kayıp ruhların bekleme salonu..

ne yapacağını bilmeyen ruhların gitmeyi özlediği ülkenin başkenti .. araf ..

en acısı da orada olmak .. gitmekten korkarken kendini orada bulmak .. istemediğine katlanmak .. severken gitmek .. isterken bulamamak .. kurulan hayallerin düşlerle sınırlı kalacağını bilirken ; sıkılmadan , yorulmadan hani bi gün oluverirse diye devam etmek dilemeye .. ve neye dahil olduğunu bilmeden inanmaya .. nefret ederken kendinden orda olduğu için , istediği halde oradan çıkamadığı ve an be an daha çok o çukura battığı için güzel günler düşlemek .. gene kendine tutunmak sımsıkı .. kimsesi olmadığı ; olsa da, arafı tek kişilik olduğu için ..




uyanmak her sabah bir öncekinin aynı olacağını bildiği bir güne belki bi fark olur ümidiyle .. ve uyumak; tekrar uyanmak için dün ve bugünün aynı olacak bir güne .. ying’in içindeki yang araf .. mutlu olmak isterken, ağlamak .. deli gibi isterken kalmayı, gitmek .. ulaşamamak araf .. işte o yüzden başkenti,gitmeyi özlediğimiz ülkenin ..

ulaşıldığında mutlu olunmayan ve de .. ne yardan , ne serden demek araf ..

kronik bir mutsuzluk , yüze çöreklenmiş ağlamaklı bakış ..

dokunsan ağlayacak; araf ..

bıraksan gidecek, izin versen ölecek; araf ..

güzelliğe ulaşmak için bekleme odası araf ..

bi durup düşünelim noktası .. ben napıyorum .. dur kendimle bir yüzleşeyim .. ayna aslında araf ..

insanın isteklerini , hırsını , öfkesini , arzularını , beklentilerini , hatalarını ve günahlarını yüzüne çarpan; araf ..

bir sonraki adım için yanıp tutuşan ama adım atmaktan deli gibi korkan ; araf ..

yatağın altına saklanıp hüngür hüngür ağlayan ; araf ..

bile bile öldüğünü .. günden güne yok olmak ; araf ..

ve yazıya yakışır en güzel klip ve şarkı .. mor ve ötesi'nden araf ..

ithaf edilmiştir .. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder